Bugün internette dolaşırken günün anlam ve önemine binaen bir araştırma makalesine denk düştüm. İstanbul Üniversite bünyesindeki Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi'nde
Banu Uçkan Hekimler'in kaleme aldığı
Türkiye’de Kamu Görevlileri Sendikacılığı Paradoksu: Güçlü Sendikacılık mı, Bağımlı Sendikacılık mı? başlıklı araştırma makalesinden sizlere belli kısımları yazacağım. En azından genel çerçeve için bir fikir olur.
Buyurun ilgili makalenin bazı kısımlarına :
Türkiye’de işçilerin sendikalaşma oranı (Temmuz 2022 itibarıyla %14,26) ile karşılaştırıldığında kamu görevlilerinin sendikalaşma oranı dikkat çekici derecede yüksektir (Temmuz 2022 itibarıyla %72,63). Ancak yalnızca bu yüksek sendikalaşma oranına bakarak Türkiye’de etkili ve güçlü bir kamu görevlileri sendikacılığı olduğunu söylemek yanıltıcı olacaktır. Kamu görevlilerinin sendikalaşma oranlarının bu denli yüksek olmasının arkasında, ironik bir şekilde, bireysel ve kolektif sendika özgürlüğüne aykırı uygulamalar yer almaktadır.
2021 yılının son çeyreğinde ücretli ve maaşlı çalışanlar 21.019.000 kişi ile 29.815.000 kişiden oluşan toplam istihdamın %70,5’ini oluştururken (İşgücü İstatistikleri, IV. Çeyrek: Ekim - Aralık,2021, 2022), 3.003.603 kişi ile kamu görevlileri (T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2021), ücretli ve maaşlı çalışanların yalnızca %14,28’ini oluşturmaktadır. Bununla birlikte Temmuz 2022 itibarıyla kamu görevlilerinin %72,63’ü sendikaya üye bulunmaktadır.
Türkiye’de işçilerin sendikal hakları, Avrupa ülkelerinden faklı olarak, tabandan gelen güçlü bir hak mücadelesi sonucu elde edilmemiş, ağırlıklı olarak kanun koyucu tarafından tanınarak sınırları belirlenmiştir. Ancak aynı gelişim sürecini Türkiye’deki kamu görevlileri için söylemek çok doğru değildir. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’de kamu görevlileri örgütlenme, toplu pazarlık ve hatta toplu eylem hakkını yasal düzenlemelerden önce fiilen kullanmaya başlayarak hukuku öncelemiştir. Henüz grev hakkından mahrum olan kamu görevlilerinin sendikalaşma eğilimlerinin işçilerle karşılaştırıldığında çarpıcı derecede yüksek olması da çalışma ilişkileri açısından değerlendirilmesi gereken bir diğer konudur.
Ancak Temmuz 2022 itibarıyla %72,63 olan sendikalaşma oranını kamu görevlilerinin yalnızca daha yüksek olan eğitim ve bilinç düzeyi ve sahip oldukları daha güçlü iş güvencesi ile açıklamak mümkün olamayacağı gibi, bu yüksek örgütlenme eğilimine bakarak Türkiye’de güçlü bir kamu görevlileri sendikacılığı olduğunu söylemek de doğru olmayacaktır.
Türkiye’de kamu görevlileri sendikaları arasındaki asimetrik üye dağılımını da bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Dolayısıyla, adeta kendisini yiyerek güçlendiğini ve beslendiğini düşünen bir varlık misali, Türkiye’de kolektif sendika özgürlüğüne ilişkin ihlallerin, ironik bir şekilde, kamu görevlilerinin yüksek sendikalaşma oranını etkilediği görülmektedir. Burada sorgulanması gereken en önemli nokta, sendikaların siyasetle olan ilişkisi değil, bu ilişkinin yönüdür.
Makalenin Tam Metni : https://cdn.istanbul.edu.tr/file/JTA6CLJ8T5/2A070E99F6CE4A0C9640269E55424154