11 Mayıs 2024 Cumartesi

Haftanın Özeti 2 (06 Mayıs - 12 Mayıs)

 Haftanın özetini çıkarınca, nasıl hızlı ilerlediğini anlıyor insan. Ve biraz da idrakın da oluyor olayların.

Haftaya iş yükü ile başladık. Yetmezmiş gibi nezle olarak. Grip mi yoksa başka bir şey mi derken nezle olduğuna kanaat getirdim. Keza burun akıntısı dışında öyle belirgin bir şeyim yoktu. Hemen bir iki ilaç ile müdahale ettik ve iki - üç günün ardından normalize olabildim.

Haftanın ortası bir miktar sakin idi. İşleri rayına oturma gayesinde idim. Yeni de başladığım için (6 ay) işi öğrenme sürecinde olmam, bu gayenin şiddetini artıyor. Ama umutluyum kendimden. Güzel bir çalışma not defterim var. Servisimize geçen hafta başlayan arkadaş gayet faydalanıyor. 

Şekersiz 21 gün bu hafta pek başarılı geçmedi. Ama öyle savruk halde de değildim. Böyle bir hedef koymak, en azından beni biraz daha toparladı. Buna devam edeceğim. Vazcaymak yok.

Cuma günü iş çıkışı plan yaptık, haftanın yorgunluğunu atalım diye Eminönü'ne geçtik. Süleymaniye ve Vefa güzel yerler. Birkaç kare çektim orada. İlk defa boza içtim ve bozaseverlerden özür dileyerek hiç sevmediğimi ifade edeyim. Ekşimsi bir tarafı var. Vefa Bozacısında deneyimledim ilk kez. Ve bu son kez de olabilir. :/





9 Mayıs 2024 Perşembe

Ne Düşünmeliyiz ? "İbrahim Oktugan : Öldürülen Öğretmen"


  Bu yazı, öyle planlanan bir yazı değil. Keza bu olay hakkında daha doğrusu bu canilik hakkında aklı selim düşünerek bir şeyler söylemek yazmak namümkün.

Haberlere yansıyan bilgileye göre ; İstanbul Eyüpsultan’da yaşanan acı olayda Türk vatandaşlığı olan aslen Iraklı 16 yaşındaki lise öğrencisi Yusuf K. okul müdürünü vurdu. 5 ay önce atıldığı okulun müdürüne kurşun yağdıran liseli gözaltına alındı. Ağır yaralanan okul müdürü İbrahim Oktugan hastanede hayatını kaybetti.

 Aylardır yıllardır, kimine göre kontrolsüz göç kimine göre istila nitelendirilen mülteci sorununun getireceği sıkıntıları söylediler. Bu itirazı muhalif tarafla hatta din karşıtlığı ile yorumlayanlar oldu. Oysaki bazı doğrular çok doğrudur, değişmez. Biraz düşünmek, tarafsızca düşünmek lazım. Herhangi bir şeyin partizanlığını yapmadan. Oy verdiğiniz partiden bağımsız şekilde. 

Mülteci sorunu, birçok sıkıntı yaratır, yaratıyor da. Başta demografik yapınım bozulması, sosyal yaşantının değişmesi var. Ekonomik kaygılar da ardından gelir. Say say bitmez. Ve ne yazıkki öyle bir hal aldı ki nasıl bu iş çözülecek? Bilemiyorum. Ama her gün gazetelerin üçüncü sayfasında bunları görmek istemiyoruz. Bir şeyler değişmeli. 

Allah rahmet eylesin Hocamıza. Geride kalanlara ise sabır ihsan eylesin.



7 Mayıs 2024 Salı

Bir Erkek Olarak Şekersiz 21 Gün


 Evet, yanlış okumadınız. Bir erkek olarak sağlıklı beslenmeye kafayı taktım ve özellikle şeker bazlı besinlerden uzaklaşmak adına 21 gün şekersiz ve paketli ürünler olmaksızın beslenmeye niyet ettim.


Her ne kadar sürdürülebilirliği zor olsa da bir yerden keskin şekilde sağlıklı beslenmeye adım atmam gerekiyordu. Boy kilo endeksine göre +10/12 kilom fazlam var. Haliyle yaş müsait iken fırsatı kaçırmamam lazım. Bakalım nasıl seyir edecek. 😊

4 Mayıs 2024 Cumartesi

Haftanın Özeti 1 (29 Mayıs - 03 Mayıs)

   Haftanın özetini çıkarırken bir yandan da kritiğini yapmak belki de birer alışkanlık olur, muhasebe etmem de fayda sağlar. 

   Bu hafta başında iş yerinde bir arkadaşım ile Şef arasında tartışma yaşandı. Tartışma o derece şiddetliydi ki arkadaşın Servisi değişti. Değiştirildi. Tartışma konusu ise o kadar basit o kadar önemsiz ki. Belki de içlerinde birikmişlik vardı. Bir anda patladı. Sonra da zaten Amirler tartışmaya müdahale ettiler, fermanı açıkladılar. Herkes için hayırlı olsun.

   1 Mayıs sebebiyle haftanın ortasında tatil olduk. Böyle de olunca insan işe odaklanamıyor. Perşembe günü, sanki pazartesi gibiydi. Bir de teftiş olunacakmış. Çalışmalar misliyle arttı. Pazartesi başlıyor teftiş. Bakalım burada ilk teftiş sürecim nasıl olacak göreceğiz.

   İşçi Bayramında, ne yazıkki yine radikal örgütler işbaşı yaptı. Ve polise saldırdı. Halis duyguyla kutlamaya ya da anmaya giden insanları ayrı tutuyorum. Sonuçta anayasayada göre belli şartlarda herkes gösteri yapabilir. Ama işte bunu fırsat bilip araya girenler yüzünden hem kutlamalara katılanlar zan altında oluyor hem de polislerimiz bunlarla uğraşıyor.

   İki büyük partinin liderleri buluştu. Siyasetin yumuşaması açısından bu buluşma, görüşme büyük bir nimet. Keza herkes birbirini düşman görüyordu. Oysaki yok birbirimizden farkımız. Siyasetin de , tabanın da kucaklaşması gerekiyor. 

 Bu arada enflasyon oranı açıkladı. Bu konuda ne desem bilemiyorum. Bir yandan gıda fiyatları bir yandan maaş zamları bir yandan da kira artışları…Her biri ayrı ayrı sorun.

   Şimdi aklımda kalan haftanın gelişmeleri bunlardı. Haftaya neler olacak, neler başa denk gelecek göreceğiz ya da görmeyeceğiz.   



1 Mayıs 2024 Çarşamba

Türkiye’de Kamu Görevlileri Sendikacılığı Paradoksu: Güçlü Sendikacılık mı, Bağımlı Sendikacılık mı?

    Bugün internette dolaşırken günün anlam ve önemine binaen bir araştırma makalesine denk düştüm. İstanbul Üniversite bünyesindeki Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi'nde Banu Uçkan Hekimler'in kaleme aldığı Türkiye’de Kamu Görevlileri Sendikacılığı Paradoksu: Güçlü Sendikacılık mı, Bağımlı Sendikacılık mı? başlıklı araştırma makalesinden sizlere belli kısımları yazacağım. En azından genel çerçeve için bir fikir olur. Buyurun ilgili makalenin bazı kısımlarına

Türkiye’de işçilerin sendikalaşma oranı (Temmuz 2022 itibarıyla %14,26) ile karşılaştırıldığında kamu görevlilerinin sendikalaşma oranı dikkat çekici derecede yüksektir (Temmuz 2022 itibarıyla %72,63). Ancak yalnızca bu yüksek sendikalaşma oranına bakarak Türkiye’de etkili ve güçlü bir kamu görevlileri sendikacılığı olduğunu söylemek yanıltıcı olacaktır. Kamu görevlilerinin sendikalaşma oranlarının bu denli yüksek olmasının arkasında, ironik bir şekilde, bireysel ve kolektif sendika özgürlüğüne aykırı uygulamalar yer almaktadır.

2021 yılının son çeyreğinde ücretli ve maaşlı çalışanlar 21.019.000 kişi ile 29.815.000 kişiden oluşan toplam istihdamın %70,5’ini oluştururken (İşgücü İstatistikleri, IV. Çeyrek: Ekim - Aralık,2021, 2022), 3.003.603 kişi ile kamu görevlileri (T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2021), ücretli ve maaşlı çalışanların yalnızca %14,28’ini oluşturmaktadır. Bununla birlikte Temmuz 2022 itibarıyla kamu görevlilerinin %72,63’ü sendikaya üye bulunmaktadır.

Türkiye’de işçilerin sendikal hakları, Avrupa ülkelerinden faklı olarak, tabandan gelen güçlü bir hak mücadelesi sonucu elde edilmemiş, ağırlıklı olarak kanun koyucu tarafından tanınarak sınırları belirlenmiştir. Ancak aynı gelişim sürecini Türkiye’deki kamu görevlileri için söylemek çok doğru değildir. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’de kamu görevlileri örgütlenme, toplu pazarlık ve hatta toplu eylem hakkını yasal düzenlemelerden önce fiilen kullanmaya başlayarak hukuku öncelemiştir. Henüz grev hakkından mahrum olan kamu görevlilerinin sendikalaşma eğilimlerinin işçilerle karşılaştırıldığında çarpıcı derecede yüksek olması da çalışma ilişkileri açısından değerlendirilmesi gereken bir diğer konudur.

Ancak Temmuz 2022 itibarıyla %72,63 olan sendikalaşma oranını kamu görevlilerinin yalnızca daha yüksek olan eğitim ve bilinç düzeyi ve sahip oldukları daha güçlü iş güvencesi ile açıklamak mümkün olamayacağı gibi, bu yüksek örgütlenme eğilimine bakarak Türkiye’de güçlü bir kamu görevlileri sendikacılığı olduğunu söylemek de doğru olmayacaktır. 

Türkiye’de kamu görevlileri sendikaları arasındaki asimetrik üye dağılımını da bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Dolayısıyla, adeta kendisini yiyerek güçlendiğini ve beslendiğini düşünen bir varlık misali, Türkiye’de kolektif sendika özgürlüğüne ilişkin ihlallerin, ironik bir şekilde, kamu görevlilerinin yüksek sendikalaşma oranını etkilediği görülmektedir. Burada sorgulanması gereken en önemli nokta, sendikaların siyasetle olan ilişkisi değil, bu ilişkinin yönüdür.



Makalenin Tam Metni : 
https://cdn.istanbul.edu.tr/file/JTA6CLJ8T5/2A070E99F6CE4A0C9640269E55424154

28 Nisan 2024 Pazar

Paylaşmak ☺️


 Paylaşmak güzeldir. Bu bilgi olur yemek olur ya da sosyal medya ile sıkça yaptığımız gibi anı paylaşmak olur. Çünkü paylaşımda bulundukça karşındaki insan ya da insanlar için unutulmaz oluyorsun. Bir şekilde hayatına dokunuyorsun. Esasen bu kıymetli bir şey. Gerçi yalnız bana öyle geliyor da olabilir. Ama fikrim sabit bu konuda. Paylaşım iyidir, iz bırakır.